SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK 101


1987 yılında Birleşmiş Milletler "Brundtland Komisyonu" tarafından yayınlanan "Ortak Geleceğimiz" adlı nihai rapora göre sürdürülebilirlik, "insanlığın şimdiki ihtiyaçlarını gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini tehlikeye atmaksızın karşılayabilme becerisi"dir. [1] Bu tanımı biraz karmaşık buldum. Sürdürülebilirliğin bu şekilde karmaşık bir konsept gibi sunulması uygulanmasını da zor kılıyor bence. "Sürdürülebilirlik" tanımının sadeleştirilmesinin, felsefesinin anlaşılması ve insanların günlük hayatlarını bu felsefe üzerine kurmasında önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Benim için sürdürülebilirlik, kendimizi ekosistemin bir parçası olarak görmemizi, tüketimciliği azaltmayı, doğaya ait olanı doğaya geri vermeyi, hayatı daha yavaş, daha basit ve doğa ile uyum içinde yaşamayı öğreten bir yaşam felsefesi. Sürdürülebilirlik, hayatı ekolojik, sosyal ve ekonomik açıdan ele almaya çalışan bütüncül bir yaklaşım aslında.

Ekolojik sürdürülebilirlik, mal ve hizmetlerin üretim sürecinde doğal kaynakların verimli kullanılması gerektiğini söyler. Bu süreç ise doğal kaynakların tüketilip yok edilmesine neden olan doğrusal tüketim hareketinin, doğal kaynak kullanımının azaltıldığı, kaynakların yeniden kullanıldığı ya da geri dönüştürüldüğü ve böylece gelecek kuşaklara aktarılabildiği döngüsel harekete geçilmesi ile mümkün olacaktır.

Toplumsal sürdürülebilirlik, evrensel insan hakları, sosyal adalet, sağlık, barınma, beslenme, temiz su, eğitim, istihdam, barış ve iyi sosyal koşulların dünyanın her yerinde ve herkes tarafından ulaşılabilir olmasını sağlamayı amaçlar.

Ekonomik sürdürülebilirlik ise tüm kaynakların en iyi ve verimli bir şekilde kullanılması ile, bugün ve gelecekte bütün insanların tüm kaynaklara (maddi kaynak, enerji ya da zaman) erişebileceklerini söyler.

İnsanlık olarak, biraz da anlamakta geç kaldığımız, doğa ile aramızdaki bağlılığı ve kaderimizin birliğini görmenin zamanının geldiğini düşünüyorum. Kendimizi ekosistemin efendisi değil de bir parçası olarak görmemizin, doğadaki sınırlarımızı tanımanın, savurgan alışkanlıklarımızı değiştirerek çevresel etkimizi azaltmamızın zamanının geldiğini düşünüyorum. Artık hem kişisel hem yerel hem de küresel boyutta harekete geçmenin ve doğa için sorumluluk almanın zamanı geldi.

Referanslar:
[1] Brundtland G.H. (1987). Report of the World Commission on environment and development: "Our Common Future." United Nations.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sıfır Atık Yaşam Felsefesi: Var olan tüketim düzenine kafa tutmak!

SIFIR ATIK 101